Kayıtlar

Meşrulaşmış Zalimlik

Resim
Hayatın içinde kendinizi konumlandırdığınız yerden ya zarar görürsünüz ya da yüceltirirsiniz. Doğru üzerine kurduğunuz her şey pratiginizdede hayat buluyorsa bunun bedelini her zaman ödersiniz. Sizi yerden yere vurma, bulunduğunuz konumdan aşağı çekme ve en sonunda size saldırının en aşağılık tarafını görme gibi bir durumla karşı karşıya gelebilirsiniz. Dünyada bütün suçlular kendilerine haklı kılmak için sürekli argüman yaratırlar. Bu argümanların çoğu toplumun geri kalmış ama toplumsal kurallara geçerliliğini sürdüren bir alandan çıkar. Yine de sizi mutlu eden şey kendinize olan inancınız, vicdanınızın rahat olması ve çevrenizde sizin yanınızda sağlam duran insanların olması.Çevremizdeki bir yaşam kültürü,zihniyet,düşünce ve söylem biçimi olarak riayet eden sinsilik ve iki yüzlülük o kadar sıradan hale geldiki! Çevremizde hepimizin bu kişilere benzer tanıdıkları vardır.Söz konusu zihniyetin,düşünce dünyasının egitim camiasındaki bazı aktörlerini izlediğim kadar yakından, başka bazıl...

TOPLUMSAL EVRİM VE İNSAN

Resim
  Toplumsal evrimler düşünce tarihiyle pararleldir.Toplumların değişimi çift yönlüdür.Değişim dediğimiz kavram ya geriye dönük barbar/ilkellik üzerine kurulu olur ya da insani ve insan yaşantısının olabildiğince özgür olma sınırını genişleten bir yönde oluşur.Düştüğümüz yanılgıda insanı salt varoluşsal/özgür olduğu ve değişimde hangisinden yana tavır aldığı konusunda özgür iradesinin belirleyici olduğu yanılgısıdır.İnsanın kurulu bir düzene geçip rahmani/dini bilgilerle yaşamaya başlaması onun özgür iradesinin önüne geçmiş oldu.İnanç sistemleri kendisine tabi olan insanların iradesini törpüledi.İradesinden çok fantastik korkular/ahiret inancı ile birlikte emir ve buyruk üzerine kurulu bir yaşamda toplumsal değişimin yönü insanın iradesinden uzakta gelişim gösterdi. Batı dünyasının ileride olmasının bir sebebide budur.Din tahakkümünü azalttıkları her hamle onları insani yaşam ve refah konusunda yükseltti.Ortaçağ dan Yakın çağ’a geçiş toplumsal bir evrimdi.Toplumda sık görülen veba...

Sistemin İnsan Ögütmesi

Resim
 Sağlıklı bir toplumun yapısının gelişimini değişimini ve hatta ilerlemesini sağlayan temel dinamik güç karşıtların birliği olarak değerlendirilebilir, diyalektik dediğimiz kavram da zıtlarım birliğidir.Yaşamın döngüsü zıtların çatışması üzerine kuruludur ancak bu rekabet değil hoşgörü üzerinden geçebilmektedir Psikianalizmin kurucusu Sigmund Freud Karşıt düşünceler her zaman birbiriyle sıkıca bağlantılıdır ve sıklıkla öyle bir biçimde eşleşir ki, bir düşünce aşırı yoğun bir biçimde bilinçliyken karşıtı bastırılmış ve bilinçdışıdır.der Karşı düşüncelerin birbirini beslemesi pek de kabul edilen bir görüş değildir tam tersi rekabete iten ve sürekli birinin kaybedip birinin kazandığı bir süreçtir.Günümüze geldiğimizde sistemin en güçlü baskın ve aslında yine sistemin gizil iletisi "insanların kendi gelişimlerinden çok rekabete dayalı bir güzellik formu yaşam formu hatta giyim formunu üretmesidir ,yani kendi benliğini kusursuz ve yüce bir sanat eseri olarak sürekli yeniden biçimlendir...

Bunca olanlara rağmen insanlar neden duyarsız?

Resim
  Açlığın ve yoksulluğun alabildiğince arttığı bir dönemden geçiyoruz.Fırsat konusunda çocuğun diğer çocuğa yaşamsal fark attığı bir dönemde biribirimize sorcağımız soruları içte içe sormayı tercih ediyoruz.Sosyal medya fenomenlerinin;yani çocuklarımıza ve gençlerimize fenomen olarak yedirilen kişilerin,çarpık ilişkileri,gayri ahlaki ekonomik kazanımları,çürüme ve haysiyetsizlik farkına varmadan çocuklarımıza,gençlerimize hatta yetişkenlere sirayet ettiği anomili  bir yaşam söz konusu.Bir taraftan kara para, uyuşturucu sarmallı kazanç ve bir taraftan bu kazancın reklam yüzleri olan şahsiyetler..Özenilir bir dünya yarattılar gençlere,oysa bu dünya özenilecek bir dünyadan çok uzakta.Kısacası sistemli ve planlı yürütülen;gençlerin ve çocukların geleceklerini ve bilinçlerini kemiren yok eden bir sürecin içindeyiz. Aslında bu durum ciddi bir şiddet sarmalı olarakta değerlendirilmelidir.Piskolojik ve fiziksel şiddet sarmalının yarattığı psiko-sosyal sonuçlar,ortaya çıkardığı duygu...

Melankolik Depresif

Resim
  Yaşamın akışında iyi bir gözlemci olduğumu hep düşünmüşümdür. Bazen bu gözlemlerim yaşamım ve çevreme bakışımı da anlık da olsa şekillendirebiliyor.İnsanlara bakıyorum yaşamlarında birçok olumsuz durumu kabul edip yaşama devam ettiklerini görüyorum.Kabul edilmiş her yaşam niteliksel olarak mutlu veya mutsuz olabilir bir tercihtir.Son günlerde kime nasılsın diye sorduğunda az kişinin iyiyim dediğini duyuyorum.Deprem bölgesinde yaşıyoruz belki depremdendir diyorum ama telefonumu arayan dostlara veya sosyal medyada sohbet ettiğimiz dostlarla konuştuğumuz zaman iyiyim diyen az kişiye rastlayabiliyorum.İnsanların mimik hareketlerine ve yüz ifadelerine bakıyorsunuz  her an ağladı ağlayacak gibi bir görüntü.Sohbet ettiğinizde herkes bir şeylerden müzdarip yani melankolik bir durum söz konusu.Melankoli ile depresyon arasında hiç de daha küçümsenmeyecek kadar bir bağ ve ilişki var.Melakolik bir ruh halini çok seviyoruz.Birebir ilişkileri ve teması çok seven insanların çoğu zaman mela...

Korkarsan Yabancılaşırsın

Resim
 “Korkularınıza teslim olmayın.Korkularınıza teslim olursanız yüreğinizle konuşamazsınız.”                                      Paulo Coelho Tarih boyunca hayatta bize anlatılan,okuduğumuz veya şahit olduğumuz hayata yön veren tüm  insanların öyküleri mücadele üzerindedir.Bir yerde herhangi bir mücadele yoksa bir kahraman yaratamazsınız .Hayata yön veren tüm insanların ortak yanıda ‘’asla vazgeçmemektir’’ Bir yerde kazanılmışlık varsa orda direnmek, dayanmak, vazgeçmemek, pes etmemek vardır.Yaşamın dili bize hakikatin mücadele sonunda elde edileceğiniz anlatır. Yaşamda geri dönüşleri olmayan,tedrgin ve kaygılı insanların olmak ve kalmak zorunda oldukları yaşamları aslında derin bir vazgeçmenin olduğu kesindir.Farkına varılmadan kabullenilmiş bir yaşam yeniden başlama adına geri dönüş gücünü vermez,bir sınır vardır ve o sınırda dolaşırsın sınırı aşmaya başladığın an kendi içindeki par...

Bir Aralık şiiri

Dünden kalma hasretlerde yakalanıyor zaman Hüzünlenmiş fotoğraflarda yüzüm asık ve  bileklerimde her an akacak bir kanın hazırlığı Oysa her şey dünden kalmışsa ölünecekte birşey  yokmuş sen gittikten sonra yaşanacak bir şey olmadığı gibi Kışın ortasında yanıyor içim  bulunduğum yerde bırakasım var kendimi yüreğimde ve soluğumda kül tadı içimdeki yangından kalma Ölüyorum veya ölüyormuşum kimsenin bilmediği bir yerde  Ruhum tecritmiş çocukluğumdan Gençliğimizi ve en güzel anılarımızı pazarlıksız bırakmışız hayata, üstelik hızlıda geçmiş.. Erken ayrılıklarla tanışmış temelsiz aşklar gibi avutup geçmişi Hüzün dolu bir damarın bileklerimden dışarıya çıkmasını bekliyorum. Belkide yaşam sonu ve başı hızla biten iki misralik bir şiir Belkide alışagelmişin aksine sonu kötü biten bir film Temiz suları kirleten siyanür gibi içtikçe biraz daha biraz daha ölüme yaklaşmışız Bakıyorum geçmişe Denizin ortasında yanan bir geminin yanmasını çaresizce üstelik ağlayarak izleyen bir deni...

YAŞA VE KENDİN İLE YÜZLEŞ

Resim
  Romalı düşünür Seneca Mutlu Yaşam üzerine-Yaşamın Kısalığı üzerine adlı felsefi/öğreti kitabında şöyle der; “Kimse yıllarını yerine koyamayacak, kimse sana yıllarını geri vermeyecek. Ömür başladığı yoldan gidecek, ne kendi rotasını değiştirecek ne de dümeni tümüyle eline alacak. Gürültü yapmayacak, hızına dair seni uyarmayacak, sessizce kayıp gidecek, ne bir kralın buyruğuyla ne de halkın beğenisiyle geciktirilecek. İlk günden nasıl yola koyulduysa, öyle devam edecek asla yoldan çıkmayacak, asla gecikmeyecek. Peki, olan biten nedir? Meşgulsün, yaşam ise acele ediyor, istesen de istemesen de, vakit ayırman gereken ölüm eninde sonunda yanına varacak.” Aslında burda ölüme methiye dizdiği gibi görülse de Seneca’nın ‘’Yaşamı anlamlı kılan olgunun ölüm olduğunu yani ölüm hepimiz için gerçekken korkmak yerine en iyi şekilde yaşamak gerektiği’’ vurgulamış olduğuda anlaşılabilir.Bu yazımızda   ölümden çok sık bahsetmeyeceğiz fakat yaşamın akışının önüne geçilmezliği   üz...

KENDİNE SAMİMİYET AL

Resim
  Hayat dediğimiz yaşlandıkça bize kısa gelen bir döngüde insanlığı ayaklar altına alındığı bir coğrafyada yaşıyoruz. Yaşam döngüsünde ,sevginin, yaratıcılığın ve tüm diğer unsurların vahşice yok edildiği ve körleştirildiği bir dünyadayız.Çalınmış fikirler, düşünceler, duygular ve yabancılaşmış kişilikler…. Dünyanın en geniş bilgi birikimine sahip filozoflardan,davranış bilimcilerine ve cosmos’un şifrelerini çözdüğünü iddia eden alimlere kadar herkesin sırlarının olduğu bir yaşamı çözebileceğine inanan var mıdır ,bilmiyorum ama bildiğim bir şey   var ki kendimize bile samimi olmama zorunluluğunu seçmek zorunda kalıyoruz.Samimiyetsiz çağda artık sevemediğini söylemeyi bile önce kendine sonra karşısındaki kişiye zul gören insanın, yüreği iyilik dolu olsa da samimi olur mu?Erdemli bir nedenden de olsa zorunlu olarak bir tarafa atılmış duygular,saklanan,ötelenen düşünceler bir insanı ne kadar samimi yapabilir ki? Hayatı aslında çoğumuzun iki adım ilerisini göremeyecek boyuta g...

Acı Güçlendirir mi?

Resim
Öldürmeyen acı güçlendirir mi? Klişe olmuş  bu söz insanların ağızlarında bir plesenk gibi sürekli ifade ediliyor;dövmelerde yazılıyor sokaklarda sosyal medya duvarlarında yazılıyor.Bu söz Nietzsche'nin sözü ,gerçekten öldürmeyen acı güçlendirir mi? Hayat deneyimlerimizden oluşan bazen planlı bazen plansız ,sistemli ve sistemsiz ilerleyen bir süreç bu süreçte güçlü kalmak, elbette ayakta kalmanın birinci koşulu hele hele ülkemiz gibi her türlü baskının, şiddetin ,gelecekle ilgili kaygının korkunun umutsuzluğun günlük yaşamın temel konuları olduğu bir yerde acılar da gündelik yaşamın bir parçası olur.Güçlü kalmanın gerekliliği de günlük yaşamın temel bir sorunu haline geliyor,hayat deneyimlerimizden oluşan bir süreç bu deneyimler en temelde acı ve acının tersi olan haz ve iyi hissetme gibi iki kutu iki zıt kutuplar arasında yaşanıyor. Eğer hayatı bir acı ve iyi hissetme olarak iki kutup'a vereceksek bu iki kutuptan acı hayatımızda olmasını istemediğimiz ve her zaman karşılaşm...