Kayıtlar

Yaşam etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

KİTLENİN PSİKOLOJİK ANALİZİ

Resim
  Toplumların ırk,köken,inanç olarak ayrışma süreçlerinin tarihi oldukça eski.Ortada ciddi anlamda bir sevgisizlik söz konusu. Hz.Muhammed’in ‘’Veda Hutbesinde’’ Müslüman müslümanın kardeşidir. Birbirinize zulmetmeyin Bir müslümanın malı rızası olmadan diğer bir müslümana helâl olmaz.Tarihsel olarak İki bin yıl evvel dünyaya düşen Hz.İsa’nın bedeninin   çarmıha gerilmesinde payı olan tek bir cümle : “size yeni bir buyruk veriyorum: birbirinizi sevin.”.,vurgusal anlamda çarpıcı cümlelerdir. insanların birbirini sevmesinin bir buyruk üzerinden talep edilmesine varan süreç sanırım bir sevgisizlik sürecinin net olarak var olmasıdır.Aslında bu buyruklar   ve diğer dini kitaplarda geçen   buyruklar var olan sosyolojik ayrışmayı ve yasaları ortadan kaldırmaktan çok kendi kavimlerinin,toplumlarının ve dahada ötesi inananların birbrileriyle dahada sıkı bir ilişki içinde yaşamalarını birlikte hareket edip birlikte yaşamı örmelerine yönelik buyruklardı. Bu buyruklar gelişimi ...

SOSYAL KIRILMA:YALNIZLAŞTIRILMA

Resim
   Ülkede  çürümüşlük,ahlaksızlık sıradanlaşmış durumda,yapılanlara karşı halkta dağınık bir tepki var.Sosyal patlama koşulları ortadayken sosyal kırılma var.HDP çizgisinde sıkışıp ama bir yandan Sosyalist olduğubu iddia eden,proleter söylemleri ağzindan düşürmeyenler ellerinde bira resimli FEST programlarını tercih ediyor. Çok eleştirdikleri CHP'nin özelde Kılıçdaroğlu'nun yarattıği psikolojik üstünlük ve olumlu havadan nemalanıp arada yapılan çıkışlar dışında bir hamle yok. Popüler siyasetin gırdabından çıkamadıkları için %7 yi bulacak ikttifaklar için hesap yapılıyor.Maalesef halk bunları sol,sosyalist muhalefet gördügü için umutsuzluğu perçimlestiriyor.Emperyalizme karsı söylemleri yok.Sınıf mücadelesine dair söylemleri sol lberalliği aşamıyor.Bu pragmatist siyasete karşı mucadele etmek fasizm ile mücadele etmek kadar değerlidir.Çünkü bu tablo toplumda ciddi kırılmalar yaratıyor.Toplumdaki bu kırılmalar bir kemik kırığı gibi ciddiyetle tedavi edilmesi gerekiyor. İnsa...

KABULLERE DİRENÇ GÖSTERME

Resim
Hayat şartları benim için zorlaştıkça kendimi daha güçlü,hatta daha akıllı hissediyordum.İnsanın,kendisini çevreleyen ortama gösterdiği direnç sayesinde olgunlaştığını çok önceden anlamıştım.( Benim Üniversitelerim, Maksim Gorki ) Zamanın en büyük engeli kabullenme olgusudur.Baskı arttıkça kabulleniriz,rekabet içine itildikçe ben bu kadarım deyip kabulleniriz.Sınırlarımızı erken çizeriz ve o sınırla içinde dünyayı,evreni yaşadığımız toplumu yorumlar geleceğimizi ona göre şekillendiririz. En önemlisi olayları dünyayı,çevremizi ve hatta kavramları tanımlarken farkına varmadan dar sınırlar içinde tanımlama yaparız.Dar tanımlamalar her zaman dar alanda yaşamayı,dar alanda umut etmeyi,dar alanda sevgiyi anlamlandırmayı,hayalleri,yapabileceklerini kısaca herşeyi küçültüyor.Buda gerçek anlamda yaşamı kavrayamamayı getiriyor. Kavrayamıyoruz, çünkü kendimiz, korkularımız, ideallerimiz, inançlarımız, umutlarımız, geleneklerimiz vb. şeyler örtü işlevi örüyor. Bu saptırmaların ardındaki ne...

EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTLİĞİ ANCAK TOPLUMSAL DÖNÜŞÜM İLE SAĞLANIR

Resim
  Günümüz toplumumun en çok tartıştığı konulardan biri fırsat eşitliği söylemi, ulus devletlerin kurulmasıyla eş zamanlı olarak ortaya çıktı denilebilir.Görece kendinden önceki eşitsizlik ve adaletsizlikleri ulus ve eşit yurttaşlık idealleriyle ortadan kaldırmaya çalışan modern devlet seçme seçilme hakkı yani eşit oy ve kanun önünde eşitlik kavramlarıyla bunu sağlamaya çalışmıştır.Fırsat eşitliği kavramı  bu kavram ve bu süreçlerden tamamen ayrı  bir sorunsal alan olarak değerlendirilmelidir.Yargıda eşitlik,siyasal alanda eşit oy değerli olsa da sosyal yaşamda ve onu besleyen en temel damar olan Eğitimde Fırsat eşitliği tartışılması gereken en temel problemdir.Bu kavram elbetteki sistemin niteliğininde tartışması gerektiğini gösterir yani sınıflar arası farkın oldukça açık olduğu bir toplumda yönetim sistemi tartışılmadan fırsat eşitliğini bağımsız tartışmak dar bir bakış açısıdır.Ama tartışmamakta büyük eksikliktir somut anlamda bir eğitimcinin pratikte gördüğü bir sorun...

EMEK SÖMÜRÜSÜNE KARŞI BAŞKALDIRIYI ÖNLEMENİN FORMÜLÜ "MUHAFAZAKARLIK"

Resim
  Köleleştirilmiş bir yaşamın için de bocalayan insanların ‘’ bu duruma isyan ediyorum’’ denilen başkaldırı duygusunun uzağında kalmış olmaları ilginç geliyor çoğu zaman.Her çağda başka isimlerle anılan köleleştirilen toplumlar var. Eski dönemlerde, Asya'da ve Afrika'da veya oradan getirilen köleler basit bir biçimde köle olarak adlandırılırdı. Ortaçağlarda "serf "olarak adlandırıldılar; Hindistanda Sudralar denildi, Osmanlı Döneminde savaşta ganimet olarak alınan köleler vardı.Hatta   esirciler olarak adlandırılan ve Osmanlı topraklarında köle ve cariye ticareti yapan kişiler özellikle I. Murad döneminden itibaren görülmeye başlanmıştı. Savaşların akabinde devletin beşte birlik payının dağıtılmasının ardından kalan esirler, savaş meydanlarında tacirlere satılıyordı.İşin ilginç tarafı tüm inanç sistemlerinde reddedilen kölelik gücünü dinden alan imparatorluklarda veya devletlerde daha çok görülüyordu.Hangi çağ olursa olsun, hangi, devlet veya imparatorluk olursa ols...

''YAŞAMA KAYITSIZ KALMAK''

Resim
  Dünyanın çok acı çektiğini görüyorum. Ama bunun nedeni, kötü insanların uyguladığı şiddet değil, iyi insanların suskunluğu. Napolyon Bonapart Yaşamın içinde seyir gösteren bin bir kötülüklere şahit oluyoruz.Sıradanlaştırılan her şey  yavaş yavaş bizden alınanlar oluyor.Toplumsal sorunlara ilgi varmış görüntüsünün altında gerçek bir ilgisizlik olduğu kesin,zira ilgi beraberinde tepkiyi getirmelidir.Ortalama insan vicdanının ilgi gösterdiği herşeye  hareket etme dürtüsü vardır.Oysa bu dürtü de kaybolmuş durumda. Kayıtsız kalındıkça kamuoyu dayanışması denilen özünde duyarlılık üzerinde kurulan kamusal dayanışma ve vatandaşlık bilinci kayboluyor bu durumda da kötülüklerin birer seyir nesnesine dönüşmesine ve magazinleşmesine sebep olmakta.Hayatın kendisi artık izlediğimiz sinema filminin konusu gibi algılanır.Yaşam bir çoğu için bir sinema perdesine dönüşmektedir.Ancak unutulan bir durum var.İnsan bir seyirciyse ve kötülük izlenilen sinema perdesi ise ikisi de bir bütün...

KARŞI ÇIKMAK,SES VERMEK

Resim
  Kişisel olarak günlük yaşamımda  çevresini kara düşlerden uyandirmak için mücadele eden insanlarla, düzlüğe çıkma mücadelesinde bulunan, umut ile yaşamaya devam etme uğraşında bulunan insanlar ile iletişim kurmayı seviyorum.Okudugum kitaplardan,izlediğim fimlere kadar bu arayışım hep vardir.Tolstoy,Gorki,Dostoyevski,Yaşar Kemal,j.Steinbeck v.s bu yaşam sürecinin belirleyicileri olmustur. Cemal Süreya bir röportajında “ 1931 yılında doğdum. 1937 yılında annem öldü. 1944 yılında dostoyevski'yi okudum. o gün bugün huzurum yoktur ” diyor. Okumanında önemi burda başlıyor.Yalnız bireysel gelisimlerimiz değil, siyasi ve toplumsal bilinçlenmeler de pek çok kuşak için önce çocuklukta, ergenlikte edebiyatçılar ve eserleri ile başlıyor.Cemal Süreya'nın huzurunu kaçıran okuduğu Dostoyevski'nin beynini sıkması,yorması değildi Dostoyevski'nin daha da derinleri kurcalayan kelimeleriydi.Saklı olan düşünceleri ortaya çıkarıp,sorgulatan  mekanizmasıydı.Temmuz'un sıcaklıgında okun...