KENDİNE SAMİMİYET AL


 

Hayat dediğimiz yaşlandıkça bize kısa gelen bir döngüde insanlığı ayaklar altına alındığı bir coğrafyada yaşıyoruz. Yaşam döngüsünde ,sevginin, yaratıcılığın ve tüm diğer unsurların vahşice yok edildiği ve körleştirildiği bir dünyadayız.Çalınmış fikirler, düşünceler, duygular ve yabancılaşmış kişilikler….

Dünyanın en geniş bilgi birikimine sahip filozoflardan,davranış bilimcilerine ve cosmos’un şifrelerini çözdüğünü iddia eden alimlere kadar herkesin sırlarının olduğu bir yaşamı çözebileceğine inanan var mıdır ,bilmiyorum ama bildiğim bir şey  var ki kendimize bile samimi olmama zorunluluğunu seçmek zorunda kalıyoruz.Samimiyetsiz çağda artık sevemediğini söylemeyi bile önce kendine sonra karşısındaki kişiye zul gören insanın, yüreği iyilik dolu olsa da samimi olur mu?Erdemli bir nedenden de olsa zorunlu olarak bir tarafa atılmış duygular,saklanan,ötelenen düşünceler bir insanı ne kadar samimi yapabilir ki?

Hayatı aslında çoğumuzun iki adım ilerisini göremeyecek boyuta getirdiğimiz sisli ve kapalı bir denize dönüştürüyoruz.Geleneksellikle büyüyoruz.Mutsuzda olsak geleneksel baskıyı kıramıyoruz.Sonra tesadüflere bırakıyoruz kendimizi;oysa tesadüflerin çoğu umut etmekte olanın yanında olmuyor.Tesadüflerede bırakınca irade denilen bir şeyde kalmamış oluyor.

Sormaktan edemiyor insan…Kullanamadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler,anlık heyecanlar ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarar? Gençliğin en enerjik dönemlerinde yaşayışımıza ve çevremize  şekil vermek arzusuyla dünyaya meydan okumakta iken yaşamın girdabına girmeme korkusuyla olgunluk döneminde şekil verilmiş bir kişiliğin mutluluğunun sınırı az değil midir?

Ölümü kavrayamadıktan sonra hayat bir çileden başka hiçbir şey ifade etmiyor insana..Yaşamın sonu ölümdür.Ölüm aksamaz hep yolundadır sadece zaman değişkenlik gösterir.Ölümle yaşam arasında denildiği gibi ince bir çizgi yoktur.Ölümle yaşam arasında yaşanmışlıklar,biriktirilenler var. O zaman neden ? Neden ertelenmiş bir hayatı tercih ediyoruz.

Modern çağda bilginin ışığında samimiyete bir türlü ulaşamadık hatta var olanı kaybettik.Sevgiyi konumumuza göre yaşadık, ağlamayı olumsuzladık, negatif kodladık; ağlamamak lazım, ağlamak zayıflıktır gibi çok berbat bir anlayış oluşturduk. Bu durumu o kadar kanıksadık ki çevremize,öğrencilerimize,çocuklarımıza bunları aktardık.Olur mu hiç! Ağlamayan gülemez ki zaten. Gülmek ağlamanın ta kendisidir, madalyonun biri bir yüzü, biri bir yüzüdür,diyemedik…

Gerçeği şu ki ‘’Ne hazdan ne acıdan korkmamak gerekir’’ İnsanın yaşam yolunda iki temel motivasyonu vardır haz ve acı; hissettiğimiz duygular da bizim harekete geçmemiz gerektiğini haber veren elçilerdir.

Hayır diyememe, zehirli bir ilişkiden kopamama ,sana hakkını vermeyen ve kötü davranan bir yerde alternatiflerin olsa bile çalışmaya devam etme, topluluk karşısında konuşamama hayalleri için harekete geçememe, risk alamama ,kendin gibi davranamama ve istediklerin ya da istemediklerini ifade etmeme,içinden geldiğini içinde tutmayı tercih etme… Bu liste uzayıp gidebilir.Bütün bunlar yaşamı kendinden alıp götürüyor.Mutluluğun sırrından bahsedip dururuz.Her ilişki bir risk ise risk’i göze almaktır.Bir şeyden korktuğun için değil kendine iyi geleceğini bildiğin için bedel ödemeye hazır olmaktır yaşam.. Her istediğimiz gerçekleşemeyebilir ve ama bir isteğimizin gerçekleşmesi için Bedel ödememiz gerekir.

Yaşadığımız dünyaya,çevremize güvenememe kaygılarımızı artırıyor.Kaygılar çoğunlukla gelecekte başımıza gelmesinden korktuğumuz şeylerle ilgilidir. Bir insan hayatı boyunca kendisi olma cesaretini gösterememişse kendine olan samimiyetini yitirmiştir.Bir sürü hayali yapması gereken bir sürü şey olmasına rağmen bugününü yarınına borçlanan bir sürü insan var çevremizde..Gerçek şöyle der; kendine söz verdiğin  veya içsel konuşmanda sık tekrarladığın ama yapmadığın her şey ruhuna yük olacaktır..

                                                                                           10.10.2023

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

REKABETE SÜRÜKLENMİŞ BİREY- 2 /ÇÖZÜM

Kötülüğün Sıradanlaşması

REKABETE SÜRÜKLENMİŞ BİREY