Meşrulaşmış Zalimlik

Hayatın içinde kendinizi konumlandırdığınız yerden ya zarar görürsünüz ya da yüceltirirsiniz. Doğru üzerine kurduğunuz her şey pratiginizdede hayat buluyorsa bunun bedelini her zaman ödersiniz. Sizi yerden yere vurma, bulunduğunuz konumdan aşağı çekme ve en sonunda size saldırının en aşağılık tarafını görme gibi bir durumla karşı karşıya gelebilirsiniz. Dünyada bütün suçlular kendilerine haklı kılmak için sürekli argüman yaratırlar. Bu argümanların çoğu toplumun geri kalmış ama toplumsal kurallara geçerliliğini sürdüren bir alandan çıkar. Yine de sizi mutlu eden şey kendinize olan inancınız, vicdanınızın rahat olması ve çevrenizde sizin yanınızda sağlam duran insanların olması.Çevremizdeki bir yaşam kültürü,zihniyet,düşünce ve söylem biçimi olarak riayet eden sinsilik ve iki yüzlülük o kadar sıradan hale geldiki! Çevremizde hepimizin bu kişilere benzer tanıdıkları vardır.Söz konusu zihniyetin,düşünce dünyasının egitim camiasındaki bazı aktörlerini izlediğim kadar yakından, başka bazılarını sosyal medyadaki ırkçı,cinsiyetçi,nefret yüklü,dedikoducu,yalan paylaşımlarından, bazılarını ulu orta sergiledikleri cehalet ve aptallıklarından tanıyorum. (Cehalet: Yahya Kemal, cehalet mükteseptir, yani tahsil ile olur,' derdi. Bazılarımız da yalnız akla güvenir, salim bir kafa ile her şey hakkında fikir yürütüleceğini zanneder.”Oğuz Atay-Bir bilim adamının romanı).Cehaletin vücut bulduğu başka durum da ( biraz da psikolojik bir analize inecek olursak) bir türlü yatışmayan ve doyurulmayan teşhircilik ve röntgenciliğin buna bağlı olarak yalnızca görünüşün ve sığlığın değerli ve anlamlı bulunduğu alışkanlık biçimidir. Derinlere inmeden görüş bildirmek sığlığı ve görüntü üzerinden yorum yapma alışkanlığı kendi başında bir kişilik sorunudur. Cehaletin ve aptallığın tavan yaptığı bir dönemden geçiyoruz. Bu kişilerin sahip oldukları mevcut iktidar ve güç ilişkileri sayesinde görece bir değer kazanmaları öz değerlendirmelerinde bu görece değere dolaysız,beceri ve yetenekleri sayesinde ulaştıklarını sanma gibi bir hezeyana yakalanırlar. Yalnız burada üzerinde durulması gereken bir şey de tek tek bireyleri konuşmak yerine bunun artık bir yaşam kültür ve sistem haline geldiğini söylemenin daha doğru olacağıdır. Çünkü söz konusu sinsilik ve ikiyüzlülük genel bir tavır ve eğilim olarak kendini göstermektedir. Biraz çevremize baksak bu insanların yarattığı korkunç ve adaletsiz yaşam kültürü, barbarlık ve gericilik üzerine kurulu kabul edilemez bir yaşam tarzı ve adaletsizliklerini ifşa edebilirsiniz.Kendi yaşamlarında habire yığınak yapmanın, güç, zenginlik ve iktidar biriktirmeyi amaç edinmişken etrafa takva, sabır, şükür, tevekkül öğütlemeleri nasıl çirkin ve mide bulandırıcı değil mi? İktidara ve iktidarın nimetlerine sahip olmak gözlerini öylesine kamaştırmış, kalplerini kirletmiş halde ki apaçık yapılan haksızlık,zulüm,insanlık dışı uygulamaları görmezlikten gelmek bir yana zalimligin tarafındalar. Erkek egemen kafa yapısının vuku olduğu ve egemen olduğu bu dünyada doğal olarak genellikle erkekler “Öyle işte, yapıyorum çünkü yapabiliyorum, bir de hesap mı vereceğim” der gibi,çirkin ve ifadesiz bir sırıtış var suratlarında.İlkesizler zira lastiksi bir esnekliğe sahipler ve her ortamda varlar,hiçbir sofrada yabancılık çekmiyorlar.Çevrelerine ifade ettikleri onca kural, gelenek, yasak ve emir bolluğuna güya batmış haldeyken böylesine ilkesiz ve değersiz oluşları ne acı. Son dönemde serpilip gelişen bir tip, tipoloji bu.Bu tipler birbirlerini sürekli destekler,desteklerinin altında yatan ise bir korku halidir.Kendilerine dönebilecek hesap sorma halinin ortaya çıkmaması için savunma refleksi gösterirler.Bu kişiler birbirini onaylar.Onları bir araya getiren, birbirine bağlayan, onlara bir konum ve amaç tahsis eden bu yaşamı terketmek istememeleridir. Diğer yandan aynı kafa yapısının sürekli hale gelen tartışma konularından biri cinselliktir.Bu kişilerin sapmış ve anormal olarak teşhis ettiği biricik şeyin cinsel varoluşlar, cinselligin oluşu ne kadar manidar. Freud’a ve psikanalize atfen tekrarlanıp duran o meşhur klişe (herşeyin cinselliğe indirgenmesi) asıl olarak bu zihniyetin ayırt edici özelligi olarak  tescillenmelidir. Hayat ve adanma birbirini tamamlar.Doğru bir hayat yaşamak için çeşitli fedakârlıklarda bulunmamız gerekir. Eğer doğrudan yana taraf alacaksanız size yapılacak saldırıları göze alacaksınız Eğer yaratmak istiyorsanız, yüzeyselliği, kısmen güvenliğinizi ve çoğu zaman sevilme arzusunu feda etmelisinix Daha çok bağıranın, daha çok dayatanın, fiziksel/maddi gücü yetenin, ötekinin yaşam alanını istila ettiği, kendi olma hakkını gasp ettiği, bireylerin denk ilişki kuramadığı aile yapısı; eşitlik ve adaletin olmadığı, demokrasinin uygulanmadığı toplumları oluştururlar. Haliyle bu nitelikteki toplumlar yediden yetmişe zorbalarla doludur; köleler ve efendiler, istismar edenler ve istismara uğrayanlar... Bugünün istismar edilenleri ( benlikleri yeterince güçlü ve entegre değilse), fırsat bulduklarında yarının zorbaları olurlar. Fırsat bulamazlarsa efendiye hizmet eden köleler olarak kalırlar. Bunca bir vasıfsızlık ve ilkesizlige karşı doğru olanla yürümek elzemdir.Çünkü asıl savasımız doğru ile yanlışın savaşında bedeli ne olursa olsun "Doğru" olanın yanında olmaktır. "Günlük yaşam dünyası asla bizim üzerimizde gücü olan, bizi yapan ya da yıkan kişisel bir şey olarak alınamaz, çünkü kişinin savaş alanı, etrafındaki dünya ile olan anlaşmazlıkları değildir. Onun savaş alanı, ufkun ötesinde, ortalama insan için düşünülemez bir yerde, insanın insan olmaktan çıktığı yerdedir. -Don Juan"

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

REKABETE SÜRÜKLENMİŞ BİREY- 2 /ÇÖZÜM

Kötülüğün Sıradanlaşması

REKABETE SÜRÜKLENMİŞ BİREY