Kayıtlar

SOSYAL KIRILMA:YALNIZLAŞTIRILMA

Resim
   Ülkede  çürümüşlük,ahlaksızlık sıradanlaşmış durumda,yapılanlara karşı halkta dağınık bir tepki var.Sosyal patlama koşulları ortadayken sosyal kırılma var.HDP çizgisinde sıkışıp ama bir yandan Sosyalist olduğubu iddia eden,proleter söylemleri ağzindan düşürmeyenler ellerinde bira resimli FEST programlarını tercih ediyor. Çok eleştirdikleri CHP'nin özelde Kılıçdaroğlu'nun yarattıği psikolojik üstünlük ve olumlu havadan nemalanıp arada yapılan çıkışlar dışında bir hamle yok. Popüler siyasetin gırdabından çıkamadıkları için %7 yi bulacak ikttifaklar için hesap yapılıyor.Maalesef halk bunları sol,sosyalist muhalefet gördügü için umutsuzluğu perçimlestiriyor.Emperyalizme karsı söylemleri yok.Sınıf mücadelesine dair söylemleri sol lberalliği aşamıyor.Bu pragmatist siyasete karşı mucadele etmek fasizm ile mücadele etmek kadar değerlidir.Çünkü bu tablo toplumda ciddi kırılmalar yaratıyor.Toplumdaki bu kırılmalar bir kemik kırığı gibi ciddiyetle tedavi edilmesi gerekiyor. İnsa...

UMUT KONUSUNDA EĞİTİMCİNİN GÖREVİ

Resim
  İnsanca yaşamın çok uzağında olup,insan merkezli düzenlenmemiş ve adil olmayan zor zamanlardan geçiyoruz.Ülkemiz insanlarının umutsuzlukla dem vurduğu,çaresizliği sıradanlaştırdğı bunun sonucunda şiddet,kamplaşma ve yasadışı yönelmelerin arttığı bir dönemden geçiyoruz.Her gün milyonlarca insanın açlığı; buna karşın azınlığın çılgınlık derecesine ulaşmış zenginliği, bu zor zamanlara baktığımızda daha ilk elden görebileceğimiz koca bir fotoğraf koyuyor önümüze.İnsani olan ne varsa,insanca taleplerin hepsi dayatmacı ve baskıcı sistemin   içerisinde gerek açık gerekse de gizil olarak organize olmuş karşıt bir saldırıyla karşı karşıya kalınıyor. Asıl sorun yaşamın giderek kontrolsüz bir kargaşaya dönüşüyor olması.Artık insani olanın ne olduğu, insanca yaşamanın ne olduğu kitlelerin zihinlerinde giderek bulanıklaşmakta.Öyle ki,insan olmak, birey olmak giderek öfkesinden arındırılmış,sesi kıstırılmış,bir bakıma evcilleşme ile öncül bir hale gelmekte.Kapitalist sömürünün acımasız ...

KABULLERE DİRENÇ GÖSTERME

Resim
Hayat şartları benim için zorlaştıkça kendimi daha güçlü,hatta daha akıllı hissediyordum.İnsanın,kendisini çevreleyen ortama gösterdiği direnç sayesinde olgunlaştığını çok önceden anlamıştım.( Benim Üniversitelerim, Maksim Gorki ) Zamanın en büyük engeli kabullenme olgusudur.Baskı arttıkça kabulleniriz,rekabet içine itildikçe ben bu kadarım deyip kabulleniriz.Sınırlarımızı erken çizeriz ve o sınırla içinde dünyayı,evreni yaşadığımız toplumu yorumlar geleceğimizi ona göre şekillendiririz. En önemlisi olayları dünyayı,çevremizi ve hatta kavramları tanımlarken farkına varmadan dar sınırlar içinde tanımlama yaparız.Dar tanımlamalar her zaman dar alanda yaşamayı,dar alanda umut etmeyi,dar alanda sevgiyi anlamlandırmayı,hayalleri,yapabileceklerini kısaca herşeyi küçültüyor.Buda gerçek anlamda yaşamı kavrayamamayı getiriyor. Kavrayamıyoruz, çünkü kendimiz, korkularımız, ideallerimiz, inançlarımız, umutlarımız, geleneklerimiz vb. şeyler örtü işlevi örüyor. Bu saptırmaların ardındaki ne...

Mutlu Yaşam Üzerine,Yaşamın Kısalığı Üzerine

Resim
  1999 yaz ayı Marmara depremi yaşanmış harabe ve çöküntüye dönüşmüş Adapazarı'nın tozlu günleriydi.Daha önceden edindiğin alışkanlıklarımdan birini yapıyorum.Okuduğum her kitabın önemli notlarını ajandama yazıyorum.Gençken geleceğe yatırım kitaplara olurdu bizim zamanımızda yalnız kitap almak değil okumak ve tartışma ortamlarında bunlardan alıntılar yapmak hem etkili olurdu hem de yaşamı anlamlandırma noktasında derinlikler kazandırırdı.O dönemlerde internet'in bu kadar gelişeceğini belkide tahmin etmiyorduk fakat o ajandalarımın değerli birer bilgi kasalarına dönüşeceğini düşünmüştüm o zamanlar.Oysa gerçekte her şeye bir tuşla ulaşılabilen bilgisayar kasaları ,lap toplar,tabletler,akıllı telefonlar ve onları anlamlı hale getiren İnternet denilen bilim ve teknolojinin muhteşem gerçekliği ortaya çıkacaktı.Bunun sonucunda da tuttuğum her not,yazdığım her değerlendirme benim yüklediğim anlamlar kadar anlamlaşmadı.İnternet  düşmanlığı mı? hayır elbet öyle değil iletişimden,siyase...

EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTLİĞİ ANCAK TOPLUMSAL DÖNÜŞÜM İLE SAĞLANIR

Resim
  Günümüz toplumumun en çok tartıştığı konulardan biri fırsat eşitliği söylemi, ulus devletlerin kurulmasıyla eş zamanlı olarak ortaya çıktı denilebilir.Görece kendinden önceki eşitsizlik ve adaletsizlikleri ulus ve eşit yurttaşlık idealleriyle ortadan kaldırmaya çalışan modern devlet seçme seçilme hakkı yani eşit oy ve kanun önünde eşitlik kavramlarıyla bunu sağlamaya çalışmıştır.Fırsat eşitliği kavramı  bu kavram ve bu süreçlerden tamamen ayrı  bir sorunsal alan olarak değerlendirilmelidir.Yargıda eşitlik,siyasal alanda eşit oy değerli olsa da sosyal yaşamda ve onu besleyen en temel damar olan Eğitimde Fırsat eşitliği tartışılması gereken en temel problemdir.Bu kavram elbetteki sistemin niteliğininde tartışması gerektiğini gösterir yani sınıflar arası farkın oldukça açık olduğu bir toplumda yönetim sistemi tartışılmadan fırsat eşitliğini bağımsız tartışmak dar bir bakış açısıdır.Ama tartışmamakta büyük eksikliktir somut anlamda bir eğitimcinin pratikte gördüğü bir sorun...

‘’Savaş Ve Barış’’ kitabının Anatomisi, Lev Nikolayeviç Tolstoy

Resim
  Bence TOLSTOY ‘’savaş ve Barış’’ kitabını yazdığında özenip, yeni bir din oluşturmak adına kurgusunu yapıp  hareket etseydi kendisini peygamber yapacak yeni bir din oluşturabilirdi.Çünkü kendine has özgünlüğüyle romandan öte destansı bir kitap Savaş ve Barış,tabiki bir din kitabı değil ama Tolstoy’un kendi tanımladığı biçimiyle Tarihsel bir günlükten ötede bir kitap.1800’ü aşkın sayfa,2-4 cilt.Kısaltılmış basımları,çocuklar için derlenmiş basımları dışında  filmleri,BBC tarafından yapılmış mini dizisi.. Tüm oyunculuk kariyeri boyunca sayısız ödülün sahibi olan,1954'te "Roman Holiday" ile kazandığı Oscar'ın yanında tam 4 kez En İyi Kadın Oyuncu Oscar'ına aday gösteren,Bunun yanında 2 kez İngiliz Film Akademisi Ödülleri BAFTA'yı kazanan Audrey Hepburn’un oynamaktan en çok gurur duyduğu film.Dünyanın her yerinde kabul görmüş klasik bir başyapıt  harika değil mi?Savaş ve Barış Romandan çok ötesi bir kitap. Robben Adası’ndaki hapis cezası sırasında “Savaş ve Barı...

EMEK SÖMÜRÜSÜNE KARŞI BAŞKALDIRIYI ÖNLEMENİN FORMÜLÜ "MUHAFAZAKARLIK"

Resim
  Köleleştirilmiş bir yaşamın için de bocalayan insanların ‘’ bu duruma isyan ediyorum’’ denilen başkaldırı duygusunun uzağında kalmış olmaları ilginç geliyor çoğu zaman.Her çağda başka isimlerle anılan köleleştirilen toplumlar var. Eski dönemlerde, Asya'da ve Afrika'da veya oradan getirilen köleler basit bir biçimde köle olarak adlandırılırdı. Ortaçağlarda "serf "olarak adlandırıldılar; Hindistanda Sudralar denildi, Osmanlı Döneminde savaşta ganimet olarak alınan köleler vardı.Hatta   esirciler olarak adlandırılan ve Osmanlı topraklarında köle ve cariye ticareti yapan kişiler özellikle I. Murad döneminden itibaren görülmeye başlanmıştı. Savaşların akabinde devletin beşte birlik payının dağıtılmasının ardından kalan esirler, savaş meydanlarında tacirlere satılıyordı.İşin ilginç tarafı tüm inanç sistemlerinde reddedilen kölelik gücünü dinden alan imparatorluklarda veya devletlerde daha çok görülüyordu.Hangi çağ olursa olsun, hangi, devlet veya imparatorluk olursa ols...

''YAŞAMA KAYITSIZ KALMAK''

Resim
  Dünyanın çok acı çektiğini görüyorum. Ama bunun nedeni, kötü insanların uyguladığı şiddet değil, iyi insanların suskunluğu. Napolyon Bonapart Yaşamın içinde seyir gösteren bin bir kötülüklere şahit oluyoruz.Sıradanlaştırılan her şey  yavaş yavaş bizden alınanlar oluyor.Toplumsal sorunlara ilgi varmış görüntüsünün altında gerçek bir ilgisizlik olduğu kesin,zira ilgi beraberinde tepkiyi getirmelidir.Ortalama insan vicdanının ilgi gösterdiği herşeye  hareket etme dürtüsü vardır.Oysa bu dürtü de kaybolmuş durumda. Kayıtsız kalındıkça kamuoyu dayanışması denilen özünde duyarlılık üzerinde kurulan kamusal dayanışma ve vatandaşlık bilinci kayboluyor bu durumda da kötülüklerin birer seyir nesnesine dönüşmesine ve magazinleşmesine sebep olmakta.Hayatın kendisi artık izlediğimiz sinema filminin konusu gibi algılanır.Yaşam bir çoğu için bir sinema perdesine dönüşmektedir.Ancak unutulan bir durum var.İnsan bir seyirciyse ve kötülük izlenilen sinema perdesi ise ikisi de bir bütün...

SEVGİ DOLU ANNEME..

Resim
Yüzünden gülümseme eksik olmayan kadına, anneme ... "Bu kez dağlar doğursun beni anne Sen de ılık bir yağmur ol Durmadan yağ, kanayan yerlerime"                              Haydar Ergülen  Daha 14 gün önce sohbet ediyorduk.Nereye baksam seni arıyorum, kuş bakışıyla geziniyor gözlerim her uyku öncesi, özlediğim gülüşünü hatırlamaya çalışıyorum,aklımda sen, yüreğimde sen..Seni sarmak kokunu çekmek, sesinin yankısını hissetmek ve emek yoğurmuş ellerine dokunmak...Sevgili annem yeniden başlatsaydık bu kısa film öyküsünü, yeniden başlatsaydık seninle geçen güzel günleri, ayakta durabilmek için dizlerini yeniden ödünç verseydin.Sabahları uyandığımda günaydin deyip güç katan sözlerinle başlasaydım güne. Gidişine gökyüzü ağladı, yağmurlarla uğurladık seni annem. Başkasının acısını ne kadar hissetseniz de,sizin başınıza gelmeden anlayamazsınız ne kadar zor olduğunu annenin ölümünü.Anne candır, kendisinin bir parçası...

KARŞI ÇIKMAK,SES VERMEK

Resim
  Kişisel olarak günlük yaşamımda  çevresini kara düşlerden uyandirmak için mücadele eden insanlarla, düzlüğe çıkma mücadelesinde bulunan, umut ile yaşamaya devam etme uğraşında bulunan insanlar ile iletişim kurmayı seviyorum.Okudugum kitaplardan,izlediğim fimlere kadar bu arayışım hep vardir.Tolstoy,Gorki,Dostoyevski,Yaşar Kemal,j.Steinbeck v.s bu yaşam sürecinin belirleyicileri olmustur. Cemal Süreya bir röportajında “ 1931 yılında doğdum. 1937 yılında annem öldü. 1944 yılında dostoyevski'yi okudum. o gün bugün huzurum yoktur ” diyor. Okumanında önemi burda başlıyor.Yalnız bireysel gelisimlerimiz değil, siyasi ve toplumsal bilinçlenmeler de pek çok kuşak için önce çocuklukta, ergenlikte edebiyatçılar ve eserleri ile başlıyor.Cemal Süreya'nın huzurunu kaçıran okuduğu Dostoyevski'nin beynini sıkması,yorması değildi Dostoyevski'nin daha da derinleri kurcalayan kelimeleriydi.Saklı olan düşünceleri ortaya çıkarıp,sorgulatan  mekanizmasıydı.Temmuz'un sıcaklıgında okun...