KİTLENİN PSİKOLOJİK ANALİZİ

 


Toplumların ırk,köken,inanç olarak ayrışma süreçlerinin tarihi oldukça eski.Ortada ciddi anlamda bir sevgisizlik söz konusu. Hz.Muhammed’in ‘’Veda Hutbesinde’’ Müslüman müslümanın kardeşidir. Birbirinize zulmetmeyin Bir müslümanın malı rızası olmadan diğer bir müslümana helâl olmaz.Tarihsel olarak İki bin yıl evvel dünyaya düşen Hz.İsa’nın bedeninin  çarmıha gerilmesinde payı olan tek bir cümle : “size yeni bir buyruk veriyorum: birbirinizi sevin.”.,vurgusal anlamda çarpıcı cümlelerdir. insanların birbirini sevmesinin bir buyruk üzerinden talep edilmesine varan süreç sanırım bir sevgisizlik sürecinin net olarak var olmasıdır.Aslında bu buyruklar  ve diğer dini kitaplarda geçen  buyruklar var olan sosyolojik ayrışmayı ve yasaları ortadan kaldırmaktan çok kendi kavimlerinin,toplumlarının ve dahada ötesi inananların birbrileriyle dahada sıkı bir ilişki içinde yaşamalarını birlikte hareket edip birlikte yaşamı örmelerine yönelik buyruklardı.

Bu buyruklar gelişimi ve değişimi ,hoşgörüyü öğütleyen buyruklardı.Zaman içinde her toplumsal yapıdaki çatallaşma ve ayrışma görece yorumları ortaya çıkarmıştır.Zaten biraz daha incelediğimizde milliyetçilik ve din ekseninde gelişen hiçbir öğreti veya teorinin bir diğer toplumu kapsamadığını görebiliriz.Ne kadar  masum olursa olsun yorumlayan  kişilerin dine ve ulusal kimliğe bakış açıları keskin ve üstün olma,mağdur olma kompleksi üzerinde ise yorumlarında keskin ayırımcı olan sistemli bir bütünlüğe sahip ideoloji çıkabilir.Tüm dinlerin yorumlanmasından  fundamentalizm(kökten dincilik) yaratılabilir ve tüm ırk söylem ve araştırmalarından racism(ırkçılık) yaratılabilir. Burda meselenin özü bu kadar kolay yaratılabilecek ayırımların yaratılmaması konusunda mücadele etmek insanlığın bütününü kapsayan perspektifleri savunmaktır.Çünkü kitle psikolojisi kalabalığa ve egolara bağımlılık psikolojisidir.

Elias Canetti ‘’Körleşme’’ kitabında '’ Yapıyorlar ama ne yaptıklarının bilincinde değiller, birtakım alışkanlıklar edinmişler, ama bunun nedenini bilmiyorlar;  ömürleri boyunca dolaşıp durdukları hâlde yollarını bulamıyorlar: Kitleden ayrılmayan, koyun gibi peşinden gidenler için doğaldır bunların tümü.'’ der.Başkasını ötekileştiren kitlesel boyutlara ulaşmış her ideoloji aynı zamanda statükoculuğu (gelenekselcilik,değişime kapalılık) sert biçimde savunan ideolojilerdir.Statükoculuk  "kalıplaşmış", "sorgulanmayan", "bağnaz" olarak ifade edeceğimiz bir kitleyi ayakta tutmanın yol ve yötemidir.Kitle öyle bir konuma gelir ki önder’in niteliği çok önemli değildir o kişi önder olarak sunulmuşsa kitle onu doğrudan kabul eder. Sigmund Freud ‘’Kitle Psikolojisi  ve Ego’nun Analizi’’ kitabında "Kitle, öndersiz yaşayamayan itaatkar bir sürüdür. İtaate o kadar açtır ki kendini önder gösteren herhangi birini içgüdüsel olarak kabullenir." der.Belkide o kadarda olmaz diyebiliriz ama zaten ‘’biat’’ kültürü dediğimiz şey bu değil midir?

İnsan ve insanın emeği  ile beslenen her yaşam kültürü beraberinde sevgi üretir. Aslında Sevgi; sömürülen ve aşağılanan, angaryaya koşulan varoluşların –fakir fukaranın- yaşamında doğal bir içgüdüye dönüşür.Bu acımasız çağda sevgi ile beslenmesi gereken ezilenler arasında hem bariz bir sevgi açığı hem de birbirlerine yönelik açık veya  gizli bir nefret ile yaşama kültürünü edinmişlerdir..Bu sömürü çağından ezilenlerin ortak değerleri varken din ve milliyetçilik ekseninde yaşamı düşünmeleri bastırılmış sevgi kazandırılmış nefret ortaya çıkarıyor.Sevgisizlik, çekişme, rekabet, hedefsiz tepkisellikler gibi negatif duygular statükocu,din ve milliyetçilik üzerinden kurulu toplumda muhafazakar olarak adlandırılan ve meziyeti varmış gibi aktarılan kitle psikolojisinin ta kendisidir.

Kalabalıkta her duygu, her davranış bulaşıcı, hem de ileri derecede bulaşıcıdır; öyle ki, bireyin kendi kişisel çıkarını kitle çıkarına feda ettiği görülür,der  Sigmund Freud ‘’Kitle Psikolojisi ve Egonun Analizi’’ kitabında.Birey kendi çıkarlarını feda ederek tarihsel beslendiği bir yolu önde tutabiliyor.

İşin en kötü ve en zor tarafı sevgi bir karınca adımları ile ilerlerken yani toplumların birbirini sevmesinin inşası ne kadar zor iken nefret’in  kolay kazanılır ve kolayca yayılır olmasıdır nefret bir sıçrayışta dünyayı dolaşır.Çünkü her din ve her ırk diğer din ve diğer ırktan daha üstündür psikolojisi yaratır.Üstünlük kompleksi kibirliliği getirir ve başkasını yok sayar.Kendi egosunu yüce gören insanlarda saldırganlık içgüdüsünü ortaya çıkarır.

Saldırganlık içgüdüleri, savunma ve reaksiyon oluşumları, nevroz ve psikoz analiz gerektiren bir süreç olsada  “komşunuzu kendiniz gibi sevin” sloganı ancak ırk,din bilincinden uzaklaşmış ekonomik olarak sınıfsız toplumlarda mevcut bir durum.Bu birazda ütopik görülüyor olacak ki ‘’halkların kardeşliği’’ üzerinden geçiştirilmeye çalışılan bir konuya dönüşmüştür.Oysa kendi inanç sistemini veya kültürünü dayatmaya çalıştığın an kardeşliğinde yok oluyor.Ülkelerin komşuluğu veya toplumların komşuluğu hatta karşı kapının komşuluğu koşulsuz kabul ile gerçekleşir.Zira; milliyetçilik, kültürel ve sınıfsal kıstaslar gibi söylemlerden beslenen  “yabancı düşmanlığı” gibi apaçık nefret biçimleri; insanlığın henüz “komşu sevme” aşamasında olmadığının net göstergesidir. “Öteki” ile ilişkide yasa kadar önemli olanda bireyin ve genelde toplumların bunu hazmetmesi kendi egosundan ve kültürel gen’inden beslenmek yerine gökkubbe’nin altında ayrı gayrı bakmaksızın bir arada yaşamayı kabul etmektir.Bununda Statükocu ideolojilerle sağlanamayacağı aşikardır.

Medeniyetide kurtarak bu talihsiz doğa katliamlarından ve savaşlardan arındıracakta bir arada yaşamayı kabul eden kimlik ve kültür referansıdır.Bunun içinde net ve keskin yasa şartı elbet oluşmalıdır.Nefret dediğimiz kavramın ‘’GÖRECELİĞİ’’ yoktur.Fakat yasadan çok siyasi duruş nefret suçunu önleyebilir.Nefretin suç kataloğunu, aksiyon tarzlarını hukuki değil, siyasi model kapsamında , değerlendirip her türlü ayırımcılığı reddeden “toplumsal hareket” ağları oluşturmak ve siyasi dili bu yönde kullanmak temel hedef olmalıdır.

 

 

 

Yorumlar

  1. Kaleminize ve yüreğinize sağlık Deniz Hocam👏👏👏

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Burdan Yorum Yapabilirsiniz

Bu blogdaki popüler yayınlar

REKABETE SÜRÜKLENMİŞ BİREY- 2 /ÇÖZÜM

Kötülüğün Sıradanlaşması

REKABETE SÜRÜKLENMİŞ BİREY