Kötülüğün Sıradanlaşması

Adem Fawer Olasalıksız kitabında"Newton , Tanrı 'nın evreni değişmez bir takım kurallar çerçevesinde , belirli bir planla ortaya koyduğuna inanıyordu. Bu inanış topluma yayıldı ve kapitalizm de yayıldı. Böylece dünya arz-talep kurallarına boyun eğdi adeta."diyordu.Arz talep üzerine kurulu bir sistem kötülüğe açılmış bir pencere ve maalesef insanlık bu pencereden içeri girip sonrada yuvarlanmayı kabul etmiş durumda.Öyleki bayağılık ve yüzeysellik içinde her türlü çamur'a bulanmışlığı yaşıyoruz. Bu sıradan ve korkunç dünyayı anlatmanın ve onu anlayabilmenin bir yolu var mı acaba bilmiyorum. Öylesine korkunç bir dünya ki her gün bir yenisine tanık olduğumuz vahşet acımasızlık gaddarlık insan olmaktan utandıran gözü dönmüşlük bence bunları bildiğiniz sözcüklerle anlatmanın bir usulü bir yöntemi kalmamış öyle ki insan olabilmenin ve insan kalabilmenin tüm şartlarını yitirmişken hala duyarsız ve var olanları olumlamaya varacak kadar kendince yorumlama gayreti içinde olan bir güruh ve siyasiler var. Kötülüğün böyle sıradan hale gelmesinin ve sosyal yaşamın içinde her şeyin çürümesini tarif edecek bir bir cümle kalabildi mi hala? Bir yandan Tanrı'nın kurallarını hatırlatıp bir yandan her şeyi yapmamız mübah diyerek kendinden geçen, masumları çocukları gözlerini kırpmadan katledenlerin bu cehenneminden çıkabilecek mi insanlık? Öldürmenin katletmenin yok etmenin zevklerine böylesine batmış çetelerin aralıksız olarak sürekli türediği çoğaldıgı bir düzende gençlerimizi çocuklarımızı ruhsal zihinsel biçimde koruyabilecek miyiz? Nereden başlamalıyız? İnsanlığın tükenişini izliyoruz. Ve insanlığın ırk dil din v.b ait olma adına nasıl canileşeceklerine tanık oluyoruz? Gazze sokaklarında, mülteci kamplarında çocukların Narin'in,hastanelerdeki yeni doğan bebeklerin, bir barakada yanarak ölen çocukların, sokak hayvanlarının üzerine kara bulut gibi çöken ve hepsini uyutan bu acımasız sisteme karşı neden ortak hareket edemediğimizin sorunsalını çözebilecek miyiz? Söz anlamını yitirmiş ve bütün gücünü kaybetmiş bundan dolayıdırki hiçbir konuşma muhatabına ulaşmıyor, toplumsal dokunun bütün hücrelerini istila eden, toplumsal ilişkilerin sıradan ve yaygın kipi haline gelen bu kör şiddet ve saldırganlıklada.baş edemiyoruz Çünkü artık bizim yerimize bizim hakkımızı savunacak kimse kalmadı,zamanında onları ya ötekelestirdik ya da marjinallestirdik..Geriye kalanlarıda öğütüyor sistem. İnsanın aciz olabileceği hiçbir durum ve olay yoktur, isterse her olayı çözebilir.Savaş bitirebilir insan, isterse katliamlardan ,kötülüklerden arınabilir. Aslında insanın yaratılış hikayesi bir maddeden öte bir şeyden öte kendi yaşamını var etme becerisidir. İnsan denen omurgalı uçmayı bilmez derin denizlere, okyanuslara dalmayı bilmez aslanlardan,atlardan ceylanlardan daha az hızlı koşabilir.Ancak yine insan yeryüzünde hızlı hareket edebilmeyi denizlerde hatta denizin altında dolaşırabilmeyi gökyüzünde süzülerek uçabilmeyi mümkün kılan teknikler geliştirerek omurgalı türlerin kapasitelerini aşmayı başarmış bir canlıdır. İnsanın ve insanlar arasındaki ilişkilerin, etkileşimlerin, farklı kültürlerin birbirleriyle temasının ortaya çıkardığı derinlik ve yücelik yaşamın ortak yaşam kültürü üzerinden ve saygı temelli bir yaşamla var edilmesidir. Medeniyet dediğimiz olgu da işte burada başlar.Bir dini temellendirme olmadan evrensel bir ahlakın, ilke ve değerlerin, sınır ve kuralların yaratılmasıdır,bunların ortaklaşa hayatın değişmez referansları ve teminatları olarak herkesçe tanınması ve yer etmesindedir. Dünya ve onu var eden insan işte şimdi bu büyüsünü kaybediyor. Artık insanlar arası ilişkiler,toplumlar arasındaki hoşgörü vasat bir hal almış durumda. Sapkınlığı teşvik eden, sapkınlığın sıradan hale geldiği, bütün engellerinden ve kısıtlamalarından sıyrılmış ölüm dürtüsünün dolaysızca eyleme döküldüğü korlunç zamanlar içindeyiz Zevk aşırılığına gömülmüş öznenin, söz konusu bu bağımlılığını sürdürmek ve yoksunluk yaşamamak için mütemadiyen birbirinin yerine geçebilen yeni tatmin nesneleri arayıp durduğu, bu hummalı arayışın herşeyin önüne geçtiği insanlığın kara kışı. Adına kapitalizm dediğimiz her türlü gericilikle beslenmiş,ırkçılığın tavan yaptığı, her sıkışmada milli değerlerle insanların aldatıldığı kahrolası çirkin bir sistem içinde eriyip giden biri zaman içindeyiz. Nereye gitsek varoş bir hal düzensiz ,zifiri bir karanlık,gayri ahlaki tutum, sahte yüzler,kirli eller ve değişmeyen kötülükler. Üstüne üstlük öyle paranoya bir toplumsal çürüme içerisinde yaşıyoruz ki yanı başımızda dost dediklerimizi bile kötülük potansiyeli içerisinde görmeye başladık. İnsan öğüten bir makineye benzeyen bu sisteme karşı mücadele etmezsek hepimiz öğütülme yoluna kendimizi sıraya dizmiş oluyoruz. Söz konusu bu çürüme ve çözülmeyi düşünmek ve anlamlandırma beceriniz var.Peki yeterli midir?Sadece sapkınlık olarak tanımlayıp değiştirmek için hareket etmeden susmak ile sorumluluğumuz bitiyor mu? Yeni bir uygarlık ve insanlık siyaseti tanımlamak, yeni bir insaniyet zemini oluşturmak için değiştirebileceğimize inanıp hareket edebiliriz. içinde yaşadığımız sistem değiştirebilecek gücümüzün olmadığını öğrettiği gibi var olan siyasetin zorunlu olduğu algısı üzerine düşüncelerimizi değiştirdi. Oysa dünyayı değiştirmek için büyüye ihtiyacımız yok;ihtiyacımız olan gücü zaten içimizde taşıyoruz.Daha iyisini hayal etme gücümüz var yeterki inanalım.

Yorumlar

Yorum Gönder

Burdan Yorum Yapabilirsiniz

Bu blogdaki popüler yayınlar

REKABETE SÜRÜKLENMİŞ BİREY- 2 /ÇÖZÜM

REKABETE SÜRÜKLENMİŞ BİREY