NEDEN?

Yaşananlar bir kabus gibi çökmüş, çocuk katliamları,kadın cinayetleri,intiharlar,hayvan katliamları….Her katliamdan sonra yasalardan ve bundan sonra alınacak tedbirlerden bahsedilir.Bahsedilir de sonuç; katliam bir yaşam kültürüne dönüşmüş durumda ki bu yaşam kültürü toplumsal çürümeden başka bir şey değildir. Hayallerini yalnız dehşetin doldurduğu bu ölüm ülkesinde, bütün insanî yönler kaybolmuş durumda. Ümitli olmak içinde yaşamın biricik desteğinin uyanık olmak dışında başka bir şey kalmadığını düşünüyorum..Ne adalet mekanizması ne de önleyici hizmetler. Vatan,milet denilince adam vurulan, farklı bir düşünce üretildiğinde hapis boylanan paranoyak bir ülke oldu bu diyarlar. Patolojik ruh haliyle, komşusundan korkar oldu memleket insanı.Oysa hepimiz biliyoruz ki korkunun egemen olduğu havalarda, güven de buharlaşır. Güven duygusu yitmişse verimini yitirir insan, üretemez; hayatı, kendisini, sokakları, yakınlarını, başkalarını tüketir. Kitle imha silahları kullanılmadan kitlesel bir intihar’a sürükleniyoruz.Çocuk,kadın,erkek demeden ölüyoruz..Kadınlar ve çocuklar alenen öldürülüyor ve hayvanlar..Bu ülkede masumiyet katlediliyor.Üstelik bir fanusta hapsedilerek tekdüze bir insan yaratılma çabasının başarılarını izliyoruz.Neden? Çünkü Fiziksel bir kitle yerine Psikolojik birliktelikle oluşan psikolojik bir kitle yaratıldı.Bu psikolojik kitlenin oluşturulma süreci ‘’gözetim’’ tehdit’i ile sağlandı.’’Gözleniyorsunuz,takip ediliyorsunuz bu yüzden dikkatli olun’’ ciddi bir korku yaşamını inşa etti. Geçmişten günümüze varlığını sürdüren ve çeşitli şekillerde meşruluğunu sağlama idealinde olan iktidar aygıtının, hegemonyasını sürdürebilmek amacıyla uyguladığı en önemli teknik, bu olmuştur yani gözetim ve takip.Ve siyasi iktidar bu tekniği iyi kullanıyor. Gözetim her çağda iktidarların biricik silahıydı. Tarihtede otokratik yönetimlerde gözetim olgusu, zamanın şartlarına ve gelişen teknolojiye paralel olarak farklı biçimlerde uygulanmış ve toplum denetim altına alınmaya çalışılmış. Yeni iletişim teknolojilerinin gelişmesi de iktidarın ve gözetim mekanizmasının çehresini değiştiren önemli noktalardan biri olmuş durumda. Artık baskı ve zorlamanın yerini gönüllülük almış,bunun sonucunda (teşbihte hata olmaz) iktidar gözetimi, baskıcı ve olumsuz anlamından sıyrılıp bir kitlenin tercihi haline geldiği imajı yaratılmıştır. Yeni medyanın kendine içkin olan gönüllü gözetim mekanizması sebebiyle, gözetim mantalitesi yeni biçimlere bürünmüştür. Aynı zamanda sistemin güvenliğini sağlamak amacıyla kişiyi hapsedip izleme ve denetleme durumu, yine sistemin güvenliği için sistemden dışlama ve değersizi değerliden ayırma hareketiyle eklemlenmiştir. İngiliz Filozof ve toplum bilimci Jeremy Bentham 1785 yılında bir hapishane tasarlar.Tasarımın temel konusu Hapishanedekileri bir bütün olarak gözetlemekti.Bentham’ın tasarladığı hapishane modelinin ismi Panoptikon’du. Panoptikon kavramı, Grekçe kökenli “pan” ve “opticon” olarak iki farklı kelimeden türetilmiştir. “Pan” sözcüğü "bütün" anlamına gelmekte iken, “opticon” sözcüğü ise "gözlemlemek" anlamına gelmektedir. Buradan yola çıkarak bina, görevine uygun bir biçimde ‘’Bütünü Gözetlemek’’ anlamına gelen Panoptikon ismini almıştır. Her hücre bu halkanın iç kısmına açıktı ve halkanın dış cephesindeki duvarda birer pencere vardı. Halkanın ortasında mahpuslardan tamamen saklanmış konumdaki gözlemcilerin kaldığı bir nöbet kulesi yer almaktaydı.(alıntı wikipedia) Bentham'ın yaklaşımına göre, gözlemlenen her yanlış davranışının ceza getireceğini bilen, ama davranışlarının aslında ne zaman gözlemlendiğini bilmeyen mahpusun, aklını başına toplayarak her zaman izleniyormuşçasına davranmaktan başka seçeneği yoktu. Böylece mahkûm bizzat kendi hareketlerini kollamak durumunda kalacaktı.Bu sebeple Panoptikon, bireylerin üzerinde kesinti olmaksızın gözetime bağlı, sürekli bir şekilde kontrol ve denetim mekanizması uygulanan disipline eden bir özellik göstermektedir. Bentham, Panoptikon'u "bir üst aklın, gücü elde etmesinin yeni bir modeli" olarak ifade etmiştir. Foucault'ya göre ise bir toplum ve iktidar türünün ütopyasıdır. Geldiğimiz süreç bize gözetlendiğimizi ve takip edildiğimizi buna görede bir tehdit mekanizması ile siyasi refleksin ortaya konulduğunu göstermektedir.Sosyal medya ile panoptik makineler arasında fark yoktur.Dünyanın küçük bir köy haline günümüzde gözetlendiğimiz ve buna göre bize algılarla yön verildiğini söylemiş olmamız bizi yanıltmaz.En basitinde toplumun tutumları ve bakış açısı değiştirilebiliyor.Mağdur olan suçlu,suçlu olan mağdur ediliyor.Tepkisizliği,ölümlere sadece ağıt yakmayı öğrettiler topluma.Hatta mağdur olmanın da ayıp ve suç olduğu bir ülke benimsettiler.Oysa hukukta,devlette mağdur için vardır. Etrafımızı kuşatan sosyal medya,google,NASA,İnternet,yapay zeka uygulamaları bizi gözetliyor. Artık hergün kullandığımız şeyler tarafından da gözetleniyoruz. Bize durmaksızın ne yaptığımız ve ne yapmadığımız hakkında enformasyon gönderiyorlar. Toplumun deyim yerindeyse gazını alabilme ve sol'u istediği şekilde dizayn edebilme kabiliyeti gelişmiş bir iktidar ile yaşamı devam ettiriyoruz.Ne zaman toplumsal bir duyarlılık ile kitlesel bir tepki oluşmaya başlasa bunu dizginleyecek argümanlarla süreklilik son buluyor.Seçim merkezli politik yaklaşımlarda dönemlik kimi zamanda günlük kazanımları zafer olarak ilan ediyoruz.Bir olamayan sol'un biricik kaygısı kendine ait veri toplamak oluyor.Ne iktidar iddası ve de sürekliliği sağlayacak uzun vadeli mücadele hattı var.Bölgesel kazanımları iktidardan söküp alınmış bir kazanım gibi görülsede uzun vadede eriyip giden bir sonuç ile karşı karşıya kalıyoruz. Birçok görüş, başkasından hazır alınmış bir kıyafet gibi duruyor üzerimizde. En küçük bir yırtılmada ne yapacağımızı bilemiyor, nasıl dikip tamir edeceğimiz konusunda hiçbir fikir yürütemediğimiz için de büyük çapta bir kriz anı yaşıyoruz.Çünkü kendimiz olmamayı öğrettiler,kendimize ait olanı bastırıp olmasını istediklerini benimsettiler.Gündemi değiştirmeyi,değiştirdikleri gündemde muzaffer bir komutan edasıyla kibirli davranmalarını benimsettiler.Gözlemledikleri herşeyin karşılığını ortaya koyup benimsettiler.. Sonuçta ölende biz,açlığı benimseyende biz..Ama ne öleninin ne de aç olanın hali mağdur değil..Onlara kalırsa bunları söylemek bile suç….Bunları ifade edenlerde çoktan kriminal.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

REKABETE SÜRÜKLENMİŞ BİREY- 2 /ÇÖZÜM

Kötülüğün Sıradanlaşması

REKABETE SÜRÜKLENMİŞ BİREY