Mutlu Yaşam Üzerine,Yaşamın Kısalığı Üzerine
1999 yaz ayı Marmara depremi yaşanmış harabe ve çöküntüye dönüşmüş Adapazarı'nın tozlu günleriydi.Daha önceden edindiğin alışkanlıklarımdan birini yapıyorum.Okuduğum her kitabın önemli notlarını ajandama yazıyorum.Gençken geleceğe yatırım kitaplara olurdu bizim zamanımızda yalnız kitap almak değil okumak ve tartışma ortamlarında bunlardan alıntılar yapmak hem etkili olurdu hem de yaşamı anlamlandırma noktasında derinlikler kazandırırdı.O dönemlerde internet'in bu kadar gelişeceğini belkide tahmin etmiyorduk fakat o ajandalarımın değerli birer bilgi kasalarına dönüşeceğini düşünmüştüm o zamanlar.Oysa gerçekte her şeye bir tuşla ulaşılabilen bilgisayar kasaları ,lap toplar,tabletler,akıllı telefonlar ve onları anlamlı hale getiren İnternet denilen bilim ve teknolojinin muhteşem gerçekliği ortaya çıkacaktı.Bunun sonucunda da tuttuğum her not,yazdığım her değerlendirme benim yüklediğim anlamlar kadar anlamlaşmadı.İnternet düşmanlığı mı? hayır elbet öyle değil iletişimden,siyasete,sosyal yaşamdan,spor,müzik,sinema ve daha birçok alanda muhteşem dünyaya olumsuzlukları üzerinden düşman olamayız.Olumsuzluk deyince söylemek gerekiyor sanırım ''Gençken geleceğe yatırım kitaplara olurdu bizim zamanımızda ;şimdiki gençlerde yatırım denilince kısa yoldan zenginleşme arzusu Bitcoin,saadet zincileri ve kripto para uzamanlığı14-15 li yaşlara inmiş durumda ...
Neyse konumuza dönecek olursak 1999 yaz ayı Marmara depremi yaşanmış harabe
ve çöküntüye dönüşmüş Adapazarı'nın tozlu günleriydi.Her yer toz,yıkım ve her
evde matem vardı.Otogara yakın Harb İş Bloklarında kalıyordum.Harb
İş Blokları eski olmalarına rağmen Depremde ayakta kalan binalardandı.Akşamları
şehre derin bir sessizlik hakim olurdu ve bizde huzuru o sessizlikte ve kitap
okumakta bulurduk.Geçen gün eski Ajandalarımı karıştırıken O dönemlerde
okuduğum bir kitabın notlarına ilişti gözüm.Not almışım Kitap kapağıyla birlikte
97 sayfa.Öyle kitaplar vardır sayfası azdır yükü fazladır. İki kitap tek basım kitaptan
çıkardığım notlara bakıyorum yüzlerce
sayfası olan kitaptan alıntıymış dersiniz. İşte
o kitaplardan biri Seneca’nın ‘’Mutlu Yaşam Üzerine,Yaşamın Kısalığı
Üzerine’’(De Vita Beata, De Brevitate Vitae ) adlı iki kitaptan oluşan eser. .
Seneca, Mutlu Yaşam Üzerine'yi, MS 59 yılında erkek kardeşi Gallio'ya hitaben
kaleme almıştır. Yaşamın Kısalığı Üzerine'yi ise, MS 49 yılında tahıl memuru
Paulinus'a ithaf etmiştir.Epictetos ve Marcus Aurelius'la birlikte Stoacı
felsefenin en önemli isimlerinden biri olarak kabul edilen Seneca, birinci kitabında mutluluğu; özü
doğayla uyumlu, hazların yönetilebildiği, çoğunluğun değil hakikatin peşinden
gidildiği, var olanla yetinilen, ölümün doğal olarak kabul edildiği erdemli bir
yaşam olarak tarif ediyor. Nitekim onun, "gerçek bahtiyarlık erdeme
dayanır" sözü bu görüşlerini yalın bir şekilde özetliyor. İkinci kitabında
ise yaşamın, "değerlendirmesini bilenler için uzun" olduğunu söyleyen
Seneca, "en büyük yaşam engelinin ise yarına dayanıp bugünü tüketen
beklentilerin olduğunu" belirtiyor. O, mutluluğun sırrının ise
"an"ı dolu dolu değerlendirmekten geçtiğini dile getiriyor.
Kitabı okuduğunuzda Stoacı felsefeyide anlamış oluyorsunuz. Stoacı
felsefe ;Mutluluğu yalnızca erdem yardımıyla içe dönerek aramaya çalışan,
mutluluk arayışında aklın ilkelerini ön plana çıkaran, para ve şöhret gibi
dışsal etkilere önem vermeyen, doğayla uyum içinde yaşayan, aklın yargılarını
değiştirerek duyguları da farklılaştırmayı amaçlayan ve duygularını asla
bastırmayan bir felsefi yaklaşım.
1999 Marmara Depreminin acılarının taze olduğu dönemlerde
okuduğum için mi bilmiyorum ama bu tarafı beni ikna etmişti.Günlük yaşamımızda
dönem dönem yaşamın kısalığından şikayet eder dururuz,sürekli yakındığımız
halde gelecek için planlar yapıp koşuşturup durmaktan da kendimizi alamayız.
Her şeye koşarken hiçbir şeyi tam olarak başaramayız. Geçmişi unutup, gelecek
için planlar yaparken şu "an"ı es geçip gidiveririz. Bir de bakmışız
yaşam avuçlarımızdan bir kuş gibi uçup gidivermiş.
Mutlu Yaşam Üzerine;
"Herkes mutlu yaşamak ister, ancak yaşamı mutlu kılan şeyin ne olduğunu görmek konusunda zihinleri kördür." diyerek başlıyor Seneca, Kalabalıklara kapılıp yanılgıya düşme!Çoğunluğun her zaman doğru kararlar veremeyeceğini, çoğu zaman yanlış kararlar verdikleri için kalabalıklardan uzak durmak gerektiğini anlatıyor.
"Bu taraf daha
kalabalık" diyerek seçilecek taraf için:"Daha kötü olan taraf budur.
İnsani durumlar, çoğunluğun daha iyi şeyleri tercih edeceği kadar iyi
işlemiyor, en kötü tercihin kanıtı kalabalığın kendisidir." diyor. Bugünü
anlatır gibi..Herkes öyle düşünüyor diye sende öyle düşünmek zorunda
değilsin.Kalabalık içinde kendine bir yer bulma arayışına girmeden önce
kalabalıktan uzaklaşıp kendini dinlemen gerekiyor."Bir insan kendi ruhuna
derin bir nefes alma ve kendine çekilme imkanı tanırsa, gerçeği
kabullenecek."
Mutluluğun Formülü"Kendi doğasıyla uyumlu olan ve başka hiçbir yolla elde edilemeyen yaşam mutludur: Öncelikle zihnimiz sağlıklı olmalı ve kendi sağlığını kalıcı bir şekilde elde etmiş olmalı, sonra cesur ve dinç olmalı, dahası en güzel şekilde sabreden, farkı dönemlere ayak uyduran, kendi bedenine ve onu ilgilendiren her şeye dikkat eden ama bunun için dertlenmeyen, yaşamı meydana getiren hiçbir şeye ilgisiz kalmayan ama hayranlık da duymayan, talihin armağanlarından faydalanıp onların kölesi olmayan bir karakterde olmalı. Buna ekleme yapmasam da, bizi rahatsız eden ve korkutan unsurlardan uzaklaştığımızda daimi dinginliğe ve özgürlüğe ulaşacağımızı anlarsın."
Koşullara Takılma"Her ne olursa olsun, mevcut durumda
başına gelen şeylerden memnun olan, kendi koşullarına uyum sağlayan ve yine
koşullarının yarattığı her durumda aklın rehberlik ettiği insan mutludur."
der Seneca Bu lafa karşılık kendisine gelen "Şartlara takılma diyorsun da
sen de mesela birşey kaybetsen üzülürsün, bir sevdiğin ölse gözyaşı dökersin,
şöhreti önemsersin. Yalan mı?" gibi eleştirilere "Benim dediğimi
yapın,yaptıklarıma bakmayın diyerek cevap veriyor.
Hiçbir insan kendin başına hata yapmaz, her insan aynı
zamanda başkasının hatasının nedeni ve kaynağı olur.
"Ben kendimden değil, erdemden bahsediyorum, kusurlarla
ama özellikle de kendi kusurlarımla mücadele ediyorum. Becerebildiğimde, gerektiği
gibi yaşayacağım." diyor ve ekliyor: Adamsan saygı duy."Adamsan,
başarısız olsalar bile büyük işlere girişenlere saygı duy."
Yaşamın Kısalığı Üzerine
Aslında yaşam kısa değil.."Kısıtlı bir zamanımız yok,
sadece çoğunu boşa harcıyoruz." "Yaşam yeterince uzun ve tamamı iyi
düzenlenirse, en büyük işlerin başarılmasına fazlasıyla yetecek kadar
bahşedilmiştir, buna karşılık yaşam herhangi bir iyi şeye adanmadığında, lüks
ve umursamazlık yüzünden tükenir ve kaçınılmaz sonun baskısıyla, bizden
uzaklaştığını anlamadığımız yaşamın çoktan geçip gittiğini kavrarız. Tam da
böyledir, kısa yaşam bulmayız, onu biz kısaltırız."
Yaşamımız konusunda bizden çok başkalarına söz hakkı
verdiğimize dikkat çeken Seneca, başkalarının yaşamımızdan ne kadar çok
çaldığını ve bizim buna nasıl da müsaade ettiğimizi anlatıyor:
"İnsanlar mallarının başkasının almasına katlanamaz ve topraklarının sınırlarıyla ilgili en ufak bir anlaşmazlık çıkmaya görsün, hemen taşa ve silaha sarılırlar, buna karşılık yaşamlarına başkalarının karışmasına izin verir, hatta gelecekte kendilerini ele geçirecek kişileri bizzat çağırırlar. Parasını paylaşmak isteyen biri bulunmaz, ancak her insan yaşamını birçoklarıyla paylaşır." Yani mal varlığımızı koruma konusunda gösterdiğimiz hesaplılığı zamanın harcanması konusunda da gösterirsek yaşam o kadar kısa olmaz.
Yaşam, değerlendirmeyi bilenlere uzundur!"Birisinin
beyaz saçlarına ve kırışıklıklarına bakıp uzun yaşadığını düşünmenin âlemi yok,
o uzun yaşamadı, sadece uzun süre var oldu"
Elbetteki hayata içe dönük ve sadece bireysel mutluluğu
hedeflemek mutluluk değildir..İnsan nihayetinde dönüp dönüp sosyal bir varlık
olduğu gerçeğiyle yüzleşiyor ve asıl mutluluğa yaşanan toplumun mutluluğu ile ulaşılabiliyor.Herkes
açken sen tok olmazsın olsan zaten o açlığın sebebi olmuşsundur.
Aslında Seneca, insanların kendilerini neyin mutlu ettiği
konusunda kör olduğunu belirtir. O'na göre
her seferinde akıl temel alınmalı ve zihin tamamen sağlıklı bir hale
getirilmeli... Sabırlı, cesur, dinç, kalabalıklardan uzak duran ve kararlarını
kendi veren bir karakter benimsenmeli. Her türlü korku, acı ve hazdan
arındırılarak akıl tamamen özgürlüğe açılmalıdır. Stoacılıkta en önemli konu
erdemdir ve insan doğru bir zihinsel muhakemeyle düşünce ile davranışlarını
şekillendirebilir, zihin iyiyi ve kötüyü ayırabilir. Erdem, birey için bir
soyluluktur. Doğayla uyum içinde yaşamayı esas alır.
Hedefler olursa, kararlar verilirse ve hayatlar iyice düzene
sokulursa, yaşamın süresi insanlar için yeterlidir. Mevki, makam, şöhret, para
peşinde koşmanın yanı sıra mal varlıklarla yarını düşünmek, insanoğlu için çok
tehlikelidir. Seneca bunların yaşam için çok boş olduğunu ifade ederken; anı
yaşamamanın insanın hayatını daha da kısalttığını belirtir. Anı yaşamak, altın
değerindedir. Bunun yanında insan, erdemli bir yaşam için kendi içine dönmeli
ve kusurlarıyla yüzleşmelidir.
Not:Okumak isteyen’e önerim Seneca nın bu kitabını Türkiye
İş Bankası Yayınları Hasan Ali Yücel Serisi altında tekrar baskıya verdi ve ilk baskı 2019 yapıldı.İstenirse
buradan temin edilebilir en fazla 100 sayfadır ve 1 -2 saatte
okuyabilirsiniz..İyi okumalar..
Çok güzel bir yazı ✍️ Olmuş yüreğine sağlık.
YanıtlaSilÇok harika bir yazı karakter tanımlama konusunda Einstein de etkilenmistir stoaculardan keza Einstein bir el yazmasinda: bir insana her şey ya sıradan gelir ya da mucize olgun bireyler hiç bir şeye çok şaşırmışlar der.
YanıtlaSilÖyle bir çağa geldik ki mutululuk pek mumkun gorunmuyor.
YanıtlaSilEmeğine sağlık cok güzel bir yazı olmuş
YanıtlaSilGüzel bir yazı keyifle okudum,
YanıtlaSilemeğine sağlık