HER DÖNEM KENDİ PSİKOLOJİSİNİ YARATIR..
Ruhunu yitirmiş bu
çağın vebası; düşünememek değil, hissedememektir.DOSTOYEVSKİ
İlginç zamanları yaşıyoruz ;kuantum enerji,çekim
yasası,yoga türleri, yaşam koçluğu ve
kişisel gelişim teorileriyle boğulmuş çağımızda,biraz durup dinlendiğimizde
aslında aynı zaman diliminde dönen ve kendisiyle mücadele eden varlığın insan
olduğunu görürüz.Hayal gücümüzün tek ham maddesinin zaman olduğunu ve o yaşanan
zamana göre herşeyi şekillendirdiğimizin farkına varırız.
Her dönemin kendine özgü psikolojisi oluşur her dönem kendi psikolojisini
yansıtır.
Sermayenin,paranın ve değerli metaların yaşamı belirlediği , çağın tam ortasındayız. İnsanın derin erdemliliğini,ve yüceliğinden doğan toplumsal ilişkileri,bunun sonucunda orataya çıkan ve yaşamı anlamlandıran değerlerin,ortak yaşamı mümkün kılan sembolik değer,yapı ve ideallerin para tarafından değiştirildiği hazin bir çağın ortasındayız.Artık insan ne kendisiyle özdeş yaşayabiliyor ne de gerçeklik ve samimiyet zemininde kalabiliyor.Öyle ki dünya çeşitli suretler ve sahtekarlıklardan oluşan bir galeriye dönüşmüş durumda epeydir.
Her şeyin bir fiyatının ve piyasa
değerinin olduğu günümüz dünyasında kimlikler,değerler,duygular,farklılıklar
piyasaya göre şekilleniyor. Hakikat üzerine kurulmuş ve sahiciliğini yitirmemiş
kişilikler azalırken riyakarlığın
yükseldiği ahlaki çöküntünün sıradanlaştığı bir çağ,bir nevi sapkınlık ve
Anomali çağı denilebilir.
Boş ortamları ve onlara sunulan imkanları kullanan din
pazarlamacıları,örgütlenmeler sermaye tarafından beslenerek daha da zifiri bir
karanlığa gömüyor yaşamı,dahası kendi çevrelerinde buna itiraz eden de yok hem de henüz kendi kişilik
ve kimliklerini oluşturma sürecinde olan çocukların beyinlerini ‘’tavsiye
kararlarla’’ karanlıklara gömme peşinde olan, dönem bizim dönem diyerek
çocukları ideolojik inatla zehirleyenlere ve bu çarkın destekleyen basını
görüyoruz.Oysa hangi dönem olursa olsun elbet bir gün gidecek, geriye kalan
çocuklukları ve özerk kimlik yapıları çalınmış insanlar olacak.Bu duruma karşı
olanlar ;birbirine sığınmak ve buna karşı güç oluşturmak yerine yalnızlığı ve sessizliği
seçiyor.’’ İnsan insana sığınmaktan çok
yalnızlığına sığınıyor.’’
Her dönem kendi psikolojisini yansıtır demiştim işte bu
sığınmada bu dönemin psikolojisi herkes;yanındakine sığınmış ve herkes başka
bir insandan kendisinin sesi olmasını bekliyor,biri bir şey söylese de bizde
söyleriz diye bekliyor.
Bu ilginç çağın psikolojik analizi insan davranışlarının eskisi
gibi önemli olmaması sıradanlaşmanın ağır basıyor olması.Davranışların önemsizleşmesi
sonucu bizde bundan etkilenerek yaşamlarımızla
değerli gördüğümüz davranışlardan farkına varmadan vazgeçmeye yöneliriz ,olması
gereken düşündüğümüz şeyler bizim içinde önemsizleşmeye başlar; varlıkların
anlamı dünyada var olma biçimimizden ayrışır; dahası artık bu kavramlar ve
varlıklar kimliğimizin ve benlik kavramımızın alanına ait olmazlar. Bunun adına
çürümede dersiniz veya sıradanlaşmada.
Başkalarının başına bir şeyler gelmektedir ama bizim değil. Bizim başımıza gelemez diye düşünürüz. Bu, teknolojik ve sanal dünyaya ilişkin kavrayışımızla kışkırtılmış tanıdık bir hissiyattır. Filmlerde sürekli çakılan uçaklar gördüğünüzde, bunlara gerçek yaşamda asla başınıza gelmeyecek birer kurgu olarak bakmaya başlarsınız.Açlık, yoksulluk, cinayet,toplumsal cinnet v.s.
Örneğin her gün gösterilen
şiddet,her gün haberi yapılan kadın katliamları şaşırmanın ve tiksinmenin ortaya
çıkışını engeller. Bir yerde alışırsınız. Aynı zamanda gerçek dışı olmayı da
sürdürür. Hala bizim başımıza gelmeyecekmiş gibi görünür.Oysa kötülük; başkalarının
acılarına tepki göstermemekte,ötekileri anlamaya reddetmekte,duyarsızlıkta ve
gözlerin ahlaki bakışlardan çevrilmesinde ortaya çıkarmaktadır.
(NOT:diğer yazılarıda incelmeniz ve eleştirmeniz dileğiyle....)
Yorumlar
Yorum Gönder
Burdan Yorum Yapabilirsiniz